Turkish-Parts Club ||ıı| Index |ıı||
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Güzel Bi Hikaye[Ağlama Garanti]

Aşağa gitmek

Güzel Bi Hikaye[Ağlama Garanti] Empty Güzel Bi Hikaye[Ağlama Garanti]

Mesaj tarafından musti Çarş. Tem. 11, 2007 4:57 pm

Bir otobüs durağında

karşılaşmışlardı ilk kez.... Biri tıpta okuyordu, öbürü mimarlıkta. O ilk

karşılaşmadan sonra, bir kere, bir kere, bir kere daha karşılaşabilmek

için, hep aynı saatte, aynı duraktan, aynıotobüse bindiler. Gençtiler, çok

genç... Birbirileriyle konuşacakcesareti bulmaları biraz zaman aldı ama

sonunda başrdılar. İkisi de her

sabah otobüse bindikleri semtte oturmuyorlardı aslında. Delikanlı

arkadaşında kaldığı için o duraktan binmişti otobüse, kız ise

ablasında.... Sırf birbirilerini görebilmek için, her sabah erkenden

evlerinden çıkıp, şehrin öbür ucundaki o durağa, onların durağına

geldiklerini, gülerek itiraf ettiler bir süre

sonra...


Okullarını bitirince hemen

evlendiler. Mutluydular hem de çok mutlu... Bazen işsiz, bazen parasız

kaldılar ama öylesine sıkı kenetlenmişti ki yürekleri ve elleri hiçbir

şeyi umursamadılar. Ayın sonunu zor getirdikleri günlerde de ünlü bir

doktor ve ünlü bir mimar olduklarında da hep mutluydular. Zaman aşımına

uğrayan, alışkanlıklara yenik düşen,banka hesabında para kalmadığı için ya

da tam tersine o hesabı daha da

kabarık hale getirmek uğuruna bitip-tükeniveren sevgilerden değildi

onlarınki... Günler günleri, yıllar yılları kovaladıkça sevgileri de

büyüdü, büyüdü... Tek eksikleri çocuklarının olmamasıydı. Zorlu bir tedavi

sürecine rağman çocuk sahibi olmayınca, “bütün mutlulukların bizim

olmasını beklemek, bencillik olur” diyerek devam

ettiler

hayatlarına. Çocuk yerine,

sevgilerini büyüttüler... “Senin için ölürüm” derdi kadın,

sımsıkı sarılıp adama ve adma “Hayır, ben senin için ölürüm”

diye yanıt verirdi hep...


Bazen eve geldiğinde, aynanın

üzerinde bir not görürdü kadın, “Bir tanem, kütüphanenin ikinci

rafına bak....” Kütüphanenin ikinci rafında başka bir not olurdu,

“Mutfaktaki masanın üzerine bak ve seni çok sevdiğimi sakın

unutma” Mutfaktaki masadan, salondaki dolaba sevgi dolu notları

okuya okuya koşturan kadın, sonunda kimi zaman bir demet çiçek,kimi zaman

en sevdiği çikolatalar, kimi zaman da pahalı armağanlarla karşılaşırdı...

Aldığı hediyenin ne olduğu önemli değildi

zaten....


Hayat ne kadar hızlı akarsa

aksın, işleri ne kadar yoğun olursa olsun hep birbirlerine ayıracak zaman

buluyorlardı bulmasına ama kırklı yaşların ortalarına geldiklerinde, daha

az çalışmaya karar verdiler.Adam, hastaneden ayrıldı ve muayenehanesinde

hasta kabul etmeye başladı.Kadın da mimarlık bürosunu kapadı ve sadece

özel projelerde görev aldı.Artık daha fazla beraber olabiliyorlardı. Bir

gün sahilde dolaşırken,harap durumda bir ev gördü kadın, üzerinde

“satılık” levhası asılı olan.

“Ne dersin, bu evi alalım mı?” dedi adama. “Bu

viraneyi yıktırır, harika bir ev yaparız. Projeyi kafamda çizdim bile.

Kocaman terası olan, martıları kahvaltıya davet edeceğimiz bir deniz evi

yapalım burayı.“Sen istersin de ben hiç hayır diyebilirmiyim?”

diye yanıt verdi adam. “Amerika’daki tıp kongresinden döner

dönmez ararım emlakçıyı... Kaç para olursa olsun, burası bizimdir

artık....”


Sadece bir hafta ayrı

kalacaklarını bildikleri halde, ayrılmaları zor oldu adam Amerika’ya

giderken. Her gün, her saat konuştular telefonla. Gözyaşları içinde

kucaklaştılar havaalanında. Fakat birkaç gün sonra,kocasında bir tuhaflık

olduğunu fark etti kadın. Eskisi kadar mutlu görünmüyor, konuşmaktan

kaçınıyordu. Onu neşelendirmek için, sahildeki evi hatırlattı ve çizdiği

projeyi verdi kadın ama hiç beklemediği bir cevap aldı: “Canım, o ev

bizim bütçemizi aşıyor. Sen en iyisi o evi

unut...”

Mutsuzluk,

mutluluğun tadına alışmış insanlara daha da acı, daha da çekilmez gelir.

Kadın, hiç sevmedi bu beklenmedik misafiri. Derdini söylemesi için

yalvardı adama, “Senin için ölürüm, biliyorsun, ne olur anlat”

diye dil döktü boş yere... Yıllardır sevdiği adam, duyarsız ve sevgisiz

biriyle yer değiştirmişti sanki. Ona ulaşmaya çalıştıkça, beton duvarlara

çarpıyordu kadın, her çarpmada daha fazla kanıyordu

yüreği...

Bir gün, çocukluğunun,

gençliğinin ve bütün hayatının birlikte geçtiği arkadaşına dert yanarken,

“Artık dayanamıyorum, sana söylemek zorundayım” diye sözünü

kesti arkadaşı. “O, seni aldatıyor. İş yerimin tam karşısındaki

restoranda genç bir kadınla yemek yiyiyor her öğlen.Sonra sarmaş dolaş

biniyorlar arabaya....”


“Sus, sus çabuk, duymak

istemiyorum bu yalanları” diye bağırdı kadın. Onca yıllık

arkadaşını, kendisini kıskanmakla suçladı.... Ertesi gün,öğle vakti o

restoranın hemen karşısında bir köşeye sindi sessizce ve peri masallarının

sadece masal olduğunu anladı... Kocasının eskiden aynı hastanede çalıştığı

genç çocuk doktorunu tanıdı hemen. Bazen evlerinde ağırladıkları kadına

nasıl sarıldığını gördü adamın...


Akşam kocası eve gelir gelmez,

bazen bağırıp, bazen ağlayarak, bazen ona sımsıkı sarılıp bazen de

yumruklayarak haykırdı suratına her şeyi. İnkar etmedi adam. Zamanla

duyguların değişebildiği, insanların orta yaşa geldiklerinde farklılık
aradığı gibi bir şeyler geveledi ağzında ve bavulunu alıp gitti evden.
Kapıdan çıkarken, “son bir kez kucaklamak isterim seni”
diyecek oldu ama kadın, “defol” dedi
nefretle...

İlk celsede boşandılar...
Modern bir aşk hikayesinin böyle son bulmasına kimse inanamadı.
Arkadaşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalıştı kadın.Adamın,
sevgilisiyle birlikte Amerika’ya yerleştiğini öğrendi. Bazen yalnız
kaldığında, onu hala sevdiğini hissedince, ağlama nöbetleri geçiriyor,
aşkın yerini, en az onun kadar yoğun bir duygu olan nefretinalması için
dua ediyordu.
Aradan bir yıl geçti... Her
şeyin ilacı olduğu söylenen zaman bile, kadının derdine çare olamamıştı.
Bir sabah, ısrarla çalan zilin sesiyle uyandı. Kapıyı açtığında,
karşısında o kadını gördü. “Sen, buraya ne yüzle geliyorsun”
diye bağırmak istedi ama sesi çıkmadı. “Lütfen, içeri girmeme izin
ver, mutlaka konuşmamız gerekiyor.” dedi genç kadın. Kanepeye ilişti
ve zor duyulan bir sesle konuşmaya başladı: “Hiçbir şey göründüğü
gibi değil aslında. Çok üzgünüm ama o bir saat önce öldü.Geçen yıl
Amerika’daki kongre sırasında öğrendi hastalığını ve yaklaşık bir
senelik ömrü kaldğını. Buna dayanamayacağını, hep söylediğin gibi onunla
birlikte ölmek isteyeceğini biliyordu. Seni kendinden uzaklaştırmak için,
benden sevgilisi rolünü oynamamı istedi. Ailesine de haber vermedi.
Birlikte Amerika’ya yerleştiğimiz yalanını yaydı.. Oysa ilk
karşılaştığınız otobüs durağının karşısında bir ev tutmuştu.
Tedavi
görüyor ve kurtulacağına
inanıyordu ama olmadı. Gece fenalaşmış, bakıcısı beni aradı, son anda
yetiştim. Sana bu kutuyu vermemi istedi...” Gözlerinden akan yaşları
durduramayacağını biliyordu kadın.Hemen oracıkta ölmek istiyordu. Eline
tutuşturulan kutuyu açmayı neden sonra akıl edebildi. İtinayla katlanmış
bir sürü kağıt duruyordu kutuda.İlk kağıtta, “Lütfen bütün notları
sırayla oku bir tanem” diyordu...
Sırayla okudu; “Seni çok
sevdim”,
“Seni sevmekten hiç
vazgeçmedim”,
“Senin için
ölürüm derdin hep, doğru söylediğini
bilirdim.”
“Fakat
benimiçin ölmeni istemedim”
“Şimdi bana söz vermeni istiyorum.”
“Benim içinyaşayacaksın,
anlaştık mı?”
son kağıdı eline
alırken, kutuda bir anahtar olduğunu gördü kadın...
Ve son kağıtta şunlar
yazılıydı:
“Sahildeki evimizi senin
çizdiğin projeye göre yaptırdım. Kocaman
terasta martılarla kahvaltı ederken, ben hep seni izliyor
olacağım....”
musti
musti
Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 1106
Yaş : 34
Nerden : Türkiyeden :)
Kayıt tarihi : 08/05/07

http://linkinpark.youneed.us/

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz